Sınav Kaygısı

Sınav Kaygısı

Kaygı; gelecekte gerçekleşme ihtimali olan, aynı oranda gerçekleşme ihtimali olmayan bir olay için önceden oluşturduğumuz düşünceler sonrasında oluşan bir huzursuzluk, gerilim halidir. Kaygı var olan gerçek bir duruma verilen tepki değildir. Kaygı; olabilecek bir durum için önceden acı çekmektir.

Kaygı; inançlarımız sonrasında oluşan, kendi oluşturduğumuz bir üründür. Dış çevrede gerçekleşen olaylar sonrasında oluşturduğumuz duygu, inanç ve düşüncelerimiz sonrasındaki değerlendirmelerimizin bir sonucudur, elbette olumsuz sonucudur. Yani kaygı olayın kendisinden değil, olayın kişi için taşıdığı anlamdan kaynaklanır. Aslında olaylar yorumsuz gerçekleşir ve yorumu bizler yaparız. Yaşantımıza, değerlerimize, inançlarımıza bağlı olarak yorumlarız olayları. Olay, gerçek bir tane iken sonuçları çok fazla olmaktadır.

Bir örnek olayı inceleyelim. Hızla gitmekte olan aracın önüne bir çukur geliyor ve sürücü direksiyonu kırarak o anda karşıya geçmemesi gereken yerden karşıya geçen yayaya çarpıyor. Bu olayla ilgili yapılabilecek yorumlara dikkat edelim.

  • Sürücü neden bu kadar hızlı gidiyordu, suçlu sürücü.

  • Çukurları belediye neden onarmıyor, suçlu belediye.

  • Yaya neden üst geçidi kullanmıyor, suçlu yaya.

Peki, asıl suçlu kim? Olay bir tane olduğu halde yüklenen anlamlar birden fazla ki istenirse bunlar çoğaltılabilir de. Görülmektedir ki gerçek aslında bizim yüklediğimiz anlamdır.

Duygularımızın oluşumu düşüncelerimize bağlıdır. Duygularımızın kontrolünü düşüncelerimizin kontrolü ile sağlayabiliriz. Doğru düşünerek, düşüncelerimizi, yaklaşımımızı, değiştirerek duygularımızı değiştirebiliriz. Çok sevdiğimiz bir arkadaşımız biraz önce sizi görmedi ve siz düşünceler üretmeye başladınız.

  • Beni nasıl görmez?

  • Acaba ben ona ne yaptım?

  • Ne biçim arkadaş, arkadaş dediğin ne olursa olsun gömemezlikten gelmemeli.

  • Ben hep sıcak yaklaştım o neden böyle yaptı?

  • Başka biri benim hakkımda acaba bir şey mi söyledi?

  • Başına kötü bir şey mi geldi?

  • Kafası dalgın mıydı acaba?

 

Duygularımız bu ürettiğimiz düşüncelerden bir ikisine yoğunlaşır ve şekillenir. Ya ona kızar, öfkelenirsiniz, ya onun için endişelenirsiniz, belki de umursamaz geçersiniz, bunları sağlayan tamamen düşüncelerinizdir. Düşüncelerinizi gerçekten kontrol altına alabilmeli, bize zarar verebilecek olanlardan uzak durmayı başarabilmeliyiz.

 

 

 

KORKU İLE KAYGI ARASINDAKİ FARK

Korku; olabilecek gerçek bir olay veya olgu iken kaygı ise düşüncelerimizin ürünüdür. Yani korku ve kaygıyı ayırt etmek için onları meydana getiren etkene dikkat etmek gerekir. Fiziksel sonuçları her ikisinin de aynıdır. Kalp atışlarında artma, gerginlik, nefes alış-verişlerinde düzensizlik, kaçma, uzaklaşma eğilimi vb.

 

İnsanlar fiziksel bir tehlike ile karşı karşıya kaldıklarında korkarlar. Trafik kazası yapmaktan korkarsınız. Evinize hırsız girmesinden, istemediğiniz bir hayvanla karşılaşmaktan korkarsınız, kapalı yerde kalmaktan korkarsınız. Ama sınavın kendisi korkutmaz. Sınav korkusu; düşünsel olup, sınavı başaramama kaygısı sonra oluşur. Yani korku değil, kaygıdır. Olabilecek bir şeyler için önceden korkmak pek akıllıca değildir.

Temel bir gün yolda yürürken muz kabuğuna basar ve düşer. Birkaç gün sonra Temel yine yolda yürürken 10 metre ileride bir muz kabuğu görür ve hemen “Allah kahretsin bugün yine düşeceğim” der. Ama düşmemesi kendi elindedir. Muz kabuğunun etrafından dolan ve düşme. Siz de sevgili gençler eğer kaygınız var ise bu kaygı ders çalıştıkça aşağıya inecek ve başarınız artacaktır. Başarınız arttıkça da kaygı da ortadan kalkacaktır. Bu bir döngüdür. Bu döngüyü kendi lehinize çevirin, çevirin ki başarınızı arttırın.

Hep kaybetmekten mi korkuyorsunuz? Ya ben de ölümcül bir hastalığa yakalanırsam, ya ben de cüzdanımı çaldırırsam, ya ben de yolda düşersem, ya ben de sınavda başarılı olamazsam, ne olur? Olduğunda görürsün. Şimdiden kaygılanmanın ne gereği var? Tüm hayatınız boyunca belki de başınıza gelmeyecek bir olay için tüm ömrünüz boyunca kaygı yaşamanın anlamı var mıdır sizce?

Yıllarca asansörde kalmaktan korktuğum için asansöre binmedim. Sonra yavaş yavaş korkumu yendim ve asansöre binmeye başladım. Bir gün asansör 5. katta iken elektrik kesildi ve asansör durdu, 15 dakika sonra kurtulduktan sonra söylediğim ilk şey “Ben bunun için mi yıllarca korktum?” Evet, yıllarca boşuna korkmuşum. Belki sizin başınıza bile gelmeyecek sınav kaybetme korkusunu belki de boşuna yaşıyorsunuz.

Dikkatinizi çekmek istediğim bir nokta daha var burada; sınav kaygısı yoktur, sınavı kaybetme kaygısı vardır. Sınav süreci değildir öğrenciyi kaygıya düşüren, sınavı kaybetme korkusudur.

Duygularımızın niteliğini ve niceliğini belirleyen olayların ne olduğu değil, kişinin olaya yüklediği anlamdır, olaya yaklaşımıdır. Kişi olayda fiziksel bir tehdit bekliyorsa bu korkudur, kişiliğine bir tehdit bekliyorsa ise kaygıdır. Örnek olay; bisiklet sürmeyi öğrenmeye çalışan bir çocuk, bisikletten düştüğünde yaralanabileceğini, canının acıyacağını düşünüyor ise bu korkudur. Şayet bisikletten düştüğü zaman kendisinin beceriksiz olduğunu, başkalarına küçük düşeceğini düşünüyor ise korku değil bu kaygıdır.

 

Sınavı kaybetmesi durumunda dövülecek ya da öldürülecekse bu durum korkudur, beceriksiz, geri zekâlı gibi görünmekten endişeleniyorsa bu ise kaygıdır.

 


Facebook Twitter Google+ LinkedIn Pinterest Addthis